31 Mart 2012 Cumartesi

March Madness Final Four


Mart Çılgınlığı, Mart'ın son gününde oynanacak yarı final maçlarıyla beraber final heyecanına bırakacak kendisini. Turnuva başlamadan önce bile favori gösterilen Kentucky Wildcats, rakiplerini yene yene buralara kadar gelmeyi başardı ve yarı finalin diğer ayağındaki takımlara nazaran daha kolay bir rakip olan Louisville'le karşılaşacak. Şüphesiz bu maçın da mutlak favorisi Kentucky. Kadro olarak Louisville'in çok üzerinde bir kadroya sahipler. Aradaki kalite farkı adeta uçurum gibi. Bu yıl kolej liginin en iyi oyuncusu olan Anthony Davis'in yanı sıra; Michael Kidd-Gilchrist, Terrence Jones, Doron Lamb, Marquis Teague gibi isimlere sahipler. Hepsi de draft'te ilk turdan seçilmesi beklenen isimler. O kadar güçlü ki Kentucky bu yıl, ESPN yorumcularının hepsi istisnasız olarak Kentucky'nin final four'a kalacağını tahmin etmişti ki haklı çıktılar da. Yalnız eşleşmenin diğer ayağında yer alan Louisville ise hiçbir kimse tarafından tahmin edilmiyordu. Final four'a kalan en sürpriz takım. Kentucky'yi durdurmaya güçlerinin yeteceğini zannetmiyorum.

Diğer eşleşmede ise eşit güçlerin karşılaşacağını söylemek yanlış olmaz. Thomas Robinson'lı Kansas, Jared Sullinger'lı Ohio State'le karşılaşıyor. 2 power forward'ın liderliğindeki takım karşı karşıya geliyor yani. Yılın en değerli kolej oyuncusu oylamasında Anthony Davis'in arkasından en çok puanı toplayan Thomas Robinson'ın bu sezonki çıkışı, takıma da aynı derecede yansıdı diyebiliriz. Geçen sezon Morris kardeşlerin arkasında kalmıştı ama gerektiğinde kontrolü ele alabileceğini gösterdi bu sezonki performansıyla. Oldukça enerjik yapısıyla takımın ateşini yükseltmemesi anormal olurdu zaten. Jared Sullinger da benzer bir ek kuvvete sahip Robinson'la. Her iki oyuncunun etrafında da öyle aman aman isimler yok. Sullinger'ın Robinson'a göre avantajı ise, sırtı dönük oyunda daha iyi olması. Böylesine defansif geçmesi muhtemel bir maçta çok önemli bir silah olacak Sullinger için. Her iki oyuncu da konsantrasyon problemlerinden faydalanacaktır, ancak Robinson hiç mi hiç affetmez böyle durumları. Bu maçın galibinin yine de Ohio State olacağını tahmin ediyorum. Ohio State biraz daha iyi bir kadroya sahip çünkü.

Donut Games...Hmm...Nefis


iPhone oyun piyasasını ele geçirmiş birkaç şirketin haricinde yer alan küçük ama harika oyun yapımcılarından birisi de Donut Games'tir şüphesiz. Donut Games, hit oyunu Traffic Rush'la birlikte geniş kitlelerce tanınır hale gelmişti. Traffic Rush'ı kısaca anlatmak gerekirse; otomobil ve motosikletleri parmağımızla iterek trafiğin akışını sağlıyoruz. İtme hızımıza göre, araçlar da o oranda hızlı ilerliyor. Ayrıca araçların üzerine tıkladığımızda durduruyoruz. Bu kadar basit mantıkta bir oyun ama oldukça eğlenceli ve bağımlılık yaratıcı. Gerçi ben oyunun çok da taraftarı değilim öyle ama güzel bir oyun olduğu gerçeğini de inkar edecek değilim.

Traffic Rush haricinde Rat on a Skateboard, Rat on a Snowboard, Cave Bowling, Frogbert gibi oyunlarını da oynadım. Donut Games'in o "Rat"i zaten bir nevi Bike Baron sayılır, birden fazla oyunda boy gösteriyor. Temel olarak aynı oyunlar ancak. Oynadığım iki oyun ise birbirine çok benzeyen oyunlar. Birisinde kaykay sürerken, diğerinde snowboard yapıyorsun. Bir diğer oyun Cave Bowling ise bir nevi Cut the Rope, Angry Birds. Bowling topunu fırlatarak, labutları düşürmek amaç. Opsiyonel olarak da kemikleri toplayabiliyorsunuz. Bonus veya ceza puanları da var oyunda.


Ne yazık ki Donut Games oyunlarının en kötü yanı oyunların grafikleri. Belki kendine has bir grafik tarzı olabilir oyunların ancak artık bundan daha fazlasını bekliyor oyuncular. Grafikler haricinde büyük bir eksiklik de, teknolojinin kullanılmamış olması. Mesela Cave Bowling'de şunu görüyoruz. Bowling topunu fırlatmak için topun yönünü ayarlıyoruz. Topun şiddetini bar çubuğundan ayarlıyoruz. Topu fırlatmak içinse "launch" butonuna basıyoruz. Bunun yerine Angry Birds tarzı bir "çekip bırakma" olsa, ona ek olarak çektiğimiz seviyeye göre fırlatmanın şiddeti ayarlansa; çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Traffic Rush'ın bu sebeple daha çok tutmuş olduğunu düşünüyorum. Grafik açısından çok da sorun yaratmıyor çünkü kuşbakışı görüyoruz trafiği. Diğer yandan oynanabilirlik de diğer Donut Games oyunlarına göre çok daha iyi.

Her şeye rağmen, oyunların yaratıcılığından dolayı, Donut Games'i ayrı bir yere koymak gerekiyor. Orijinal fikirlerin olduğu oyunları her zaman tercih ederim ben çünkü. Çoğunluk öyledir diyebiliriz hatta. Şöyle de bir web siteleri mevcut, bedava olarak oynanabiliyor. Güle güle oynayın.

30 Mart 2012 Cuma

"Lütfen İlk Sırada Olmayalım"


NBA'de artık playoff'a giremeyecek olan takımlar yavaş yavaş belli olmaya başlayınca, takımların yöneticileri de 2012 draft'i için beyin fırtınası yapmaya başladılar. Her türlü ihtimali düşünüyorlar. Özellikle bu sıralar NCAA turnuvası March Madness zamanı olduğu için, draft'ten seçecekleri isimleri daha dikkatli takip ediyorlar ve üst sıralar aşağı yukarı belirlendi. İsimlerin belirlenmesiyle birlikte draft kurasına girecek olan takımları da bir telaş sardı. Draft'in ilk sırasından seçilecek ismin kesinlikle Anthony Davis olması bekleniyor ve bazı GM'ler Davis'in fiziksel görünüşünden dolayı bazı çekinceleri var. Gerçekten oldukça çirkin bir adam Davis. Bunun haricinde biraz da zayıf olması problem. Bazı GM'ler "lütfen ilk sırada olmayalım" diye dua ediyor, ki Davis'i başkası alsın. İlk sırada yer alıp da Davis'i seçmemek gibi bir seçenek de var gerçi ama; GM'ler böyle bir hamle yapıp, ikinci bir Darko Milicic vakası yaşamak istemiyor. Gerçi o zaman sorun tamamiyle yetenek algısıydı. Carmelo Anthony, Dwyane Wade falan eli yüzü düzgün adamlardı zira.

GM'lerin çekincelerini anlamak mümkün, çünkü Anthony Davis taraftarlarca kolay kabul edilebilecek bir oyuncu değil. Taraftarın sevgilisi falan olması zor. Satılacak formanın, maça gelecek seyirci sayısının da düşünülmesi gerekiyor. Onlar da haklı bir yerde. Tabii Anthony Davis'in NBA'de infiale yol açıp, ligi kasıp kavurması ihtimalini de göz ardı etmemek gerek.

Bana kalırsa 2. sıradan Andre Drummond'u seçmek en temizi. Amar'e benzetmesi yapıldı, "yeni Dwight Howard" dendi falan ama o seviye bir oyuncu değil fazla. Daha çok DeAndre Jordan'ın akıllısı ve iyisi gibi, ki bu da çok iyi bir oyuncu olduğuna işarettir. 5 numara için yeterince iyi bir etikettir bu "DeAndre Jordan'ın iyisi" etiketi.

Boston'ın Geleceği...


Boston Celtics big three'sinin 2 yıldızı, Ray Allen ve Kevin Garnett'in sözleşmeleri bu sezon sonunda bitecek. Paul Pierce'ın ise 2 sezon daha sözleşmesi var. Boston, bu yaz, eldeki oyuncuların etrafında bir kadro oluşturmak istiyor. Brandon Bass eğer opsiyonunu kullanırsa, elde 6 oyuncu olacak ve maaşlara 35,5 milyon $ garanti etmiş olacaklar. Muhtelemen 58 milyon $ civarında olacak olan salary cap'te, draft'ten gelecek olanları da çıkarırsak; 20 milyon $ civarında bir boşluk olacaktır. Bu boşlukla beraber, free agency'nin bir numaralı ismi Deron Williams'ı istiyor olacaklarından hiçbir şüphe yok. Ancak şöyle de bir durum var, o da 1 numarada Rajon Rondo'ya sahip oldukları.

Bu noktada yapabilecekleri farklı şeyler var. İlki Rajon Rondo'yu takas edip, başka bir yıldız almak. Başka bir yazıda da değindiğim gibi, LaMarcus Aldridge karşılığında takas edilebilir. Benzer bir şekilde Josh Smith karşılığında takas edilebilir. Birkaç takas alternatifi daha olabilir elbette. Bu şekilde takaslar gerçekleşirse ve Deron da gelirse eğer, Pierce + Deron + Aldridge / Smith gibi 3 yıldıza sahip olacaklar. Deron'ın max kontrat imzalayacağını düşünürsek de, 3-4 milyon $'lık da boşluğa sahip olacaklar ilaveten. Bu arada Deron'ın en muhtemel duraklarından birisi de Boston olacaktır, çünkü böylesine güçlü bir ekibin parçası olma ihtimaline bu yaz pek de sahip değil. Boston için o andan itibaren Brook Lopez, Roy Hibbert gibi center'lar mümkün değildir belki ama Ömer Aşık gibi, Chris Kaman gibi center'larla anlaşmak mümkün gözüküyor. 2012 draft'inden de 2'si ilk turdan olmak üzere 4 oyuncu seçecekler. İlk turdan alınacaklara konsantre olursak, ilk olarak bir SG peşinde olacaklardır çünkü tek boşluk o kalacak ilk 5'te. İlk turdaki diğer draft hakkıyla da, o sırada alınabilecek en iyi oyuncuyu almaları doğru olur.

Diğer ihtimali düşünmek gerekiyor ayrıca. Yani Rondo'yu takımda tutup, Pierce ve Rondo etrafında bir takım yaratmak. Açıkçası böyle de yükseklere oynayan bir takım yaratılabilir. 20 milyon $ gibi bir bütçeyle, 3 tane kalburüstü oyuncu alınabilir. Rondo, Pierce ve Bass'in etrafına da çok uygun şekilde serpiştirilebilir ancak çok çetin geçiyor bu free agency iklimi. Bir oyuncu için gereğinden fazla para vererek anlaşma yapabiliyor bazı takımlar. Bu yolda eğer her şey Boston'ın istediği gibi giderse, doğunun zirveye oynayan 3 takımından birisi Boston olacaktır. Miami ve Chicago'yu indirmek zor tabii ki hala.

LaMarcus'la Ne Yapmalı?


Portland Trail Blazers herkesçe bilindiği üzere rebuilding moduna girmiş durumda. Yalnız daha önce de bahsettiğim gibi, bazı stratejik hatalar yapıyorlar. Yine de kısaca özetlemek gerekirse, draft haklarından daha iyi yararlanmak için adımlar atmıyorlar. Şimdi Portland'ın önünde bir soru daha var, "LaMarcus Aldridge'le NeYapmalı?". Aldridge oldukça iyi bir oyuncu olabilir belki ama etrafında bir takım kurmak ne kadar doğrudur tartışılır. OKC'nin yaptığı gibi Durant'in yanına Durant'ten daha iyi 2. ve 3. isimler getirilirse, şüphesiz ki tutar. Ancak eldeki ihtimaller dahilinde oldukça zor. Portland'ın bunun yerine Aldridge'i takas etme yoluna gitmesi gerekiyor.

Portland şu anda çok revaçta bir oyuncu Aldridge'e sahip ve onun etrafında bir kadro oluşturma peşinde. Ancak diğer yandan bu oyuncu, şu anda NBA'deki en fazla yeteneğin olduğu pozisyonun oyuncusu. Belki Aldridge gibi post-up oynayamıyorlar, belki Aldridge'in kadar geniş range'e sahip değiller; ancak şu bir gerçek ki, overall olarak en azından Aldridge kadar oynuyor birçoğu. Bir anda aklıma gelenler mesela: Griffin, Love, Bosh, Josh Smith, Dirk, Gasol, Garnett. Bu isimlerin haricinde Amar'e, Zach Randolph, Millsap, David Lee gibi oldukça yakın 4 numaralar da mevcut. Bazısı defansif olarak daha iyi, bazısı rebound'larda daha iyi, bazısı daha iyi skorer, bazısının fundamentali daha iyi. Bu parametrelerin hiçbirisinde Aldridge ilk sırada değil ancak. Bu özelliklerin hepsinde en azından kabul edilebilir seviyelerde sahip olduğu ise yadsınamaz. Harika bir rebound'cı olmayabilir mesela ama iyi seviyededir. Defansı çok üst düzey değildir ancak yine iyi seviyede defans yapar. Bu şekilde örneklendirilebilir oyunu.

Power forward pozisyonundaki bu denli çok sayıdaki yeteneğe ek olarak, 2012 draft'inden de çok sayıda 4 numara gelecek NBA'e. En başta draft'in bir numarası olacağı ön görülen Anthony Davis var, Ohio State'i final four'a taşıyan Jared Sullinger var, Kansas'ın enerjik yıldızı Thomas Robinson var. Bu isimlerin haricinde Arnett Moultrie, John Henson, Perry Jones ve 4 numara da oynayabilen center Andre Drummond gibi oyuncuların da ilk 15 sıradan seçilmesi gündemde.

Bu kadar yeteneğin var olacağı bir mevkide, LaMarcus Aldridge gibi bir oyuncu karşılığında; daha ender bulunan pozisyonlardaki oyuncular takas edilebilir. Mesela Rondo'yu almak için verilebilir LaMarcus. Ya da potansiyelli bir gencin yer aldığı, draft hakları da olan bir paketle gönderilebilir. Gerçek şu ki, LaMarcus'un mutlak surette gönderilmesi gerekiyor eğer rebuilding'in doğru şekilde tamamlanması isteniyorsa. Kötü bir oyuncu olduğu için değil, Portland'a çok daha iyi şeyler sağlayacağı için gönderilmesi gerekiyor. Bazen dibe vurmadan yükselmek mümkün olmuyor şüphesiz.

Sperry Top-Sider Bahama


Sperry Top-Sider diye bir marka var, bilen bilir, çok harika ayakkabılar yapıyor. Özellikle "bahama" modeli harika bu markanın. Türkiye'de bulmak ise oldukça zor bir ayakkabıydı uzun süredir. Birkaç siteden alma girişimlerim sonucunda, maalesef boynum bükük bir şekilde geri çevrilmiştim. Bazı sitelerde ise ne yazık ki uygun ölçülerde yoktu. Son zamanlarda İstanbul'da var olduğunu keşfettim nihayet. Almadım henüz gerçi ama wish list'imin en tepesine koydum bir çiftini. Hani böyle "çok güzel ayakkabım olsun, herkesin ayağında olmasın ama" diye düşünüyorsanız, rahatlıkla alınabilir. Üstelik çok da rahat bir ayakkabı kesinlikle. Güle güle eskitin.

Westbrook: "Patron Benim!"

Oklahoma City Thunder, Lakers karşısında aldığı galibiyetle birlikte Batı'nın zirvesinde yer alacağını tescillemiş durumda. Şu anda San Antonio Spurs haricinde, Thunder'ı tahtından indirecek bir takım mevcut değil. Yani en kötü ihtimalle Batı'nın 2. sırasında yer alacak Thunder. Bunun en önemli ise Durant değil, Westbrook. Çok önemli bir laf vardır bu spor dalları için kullanılan, o da "ceiling". Yani bir oyuncunun potansiyelinin ulaşabileceği en yüksek nokta. Westbrook'un ceiling'i o kadar yüksek ki, Durant'i o mağdur duruşunun sebebi açık şekilde anlaşılabiliyor. Takımın 2. opsiyonu kabul edilip de, takımın liderini bu kadar açıkça ezen bir başka oyuncu ben hayatımda görmedim. Sadece böylesine büyük bir maçta ön plana çıkmasını geçtim, sezonun bütününe baktığımızda da Westbrook çok daha iyi bir performans sergiliyor.


Sezona girmeden önce bu önemli gecedeki istatistiklere bir göz atalım. Durant, 22 şutta 21 sayı atmışken; Westbrook'un 27 şutta 36 sayısı var. Bazı küçük maçları Durant alabilir belki ama, Westbrook böyle büyük maçların adamıdır. Durant'in peşine Artest'i takıp durdurabilirsin belki ama, Westbrook'u durduramazsın; zone savunma yapsan da deler geçer, adam adama tutsan da.

Durant, Scott Brooks'un bu sisteminin ürünüdür. Çok hızlı bir takım Thunder. Bu hızlı oyunda boş smaçlar, boş şutlar sayesinde bugünlere gelmiş bir Durant var. Westbrook'un, Harden'ın penetrelerini engellemek için gelen yardım savunmasında boşta kalan Durant'in sayı atması gerçeği var. Biraz daha yavaş bir takımda, biraz daha set hücumu oynamayı seven bir sistemde Durant'in etkinliği yarı yarıya azalır şüphesiz. Bire birde, yüzü dönük oyunda, post-up'ta falan hiçbir ortalama üstü meziyeti yok Durant'in. Asist/top kaybı oranının 1'in bile altında olduğu bir oyuncudan böyle şeyler bekleyemezsiniz zaten. Adamın her asistine karşılık, daha çok top kaybı var. Bu adamdan bir de bire bir oyun bekleyen, daha çok bekler.

Westbrook şu anda açıkça herkese gösteriyor ki, Thunder'ın en önemli oyuncusu kendisi. Eğer 2007'de Westbrook, 2008'de de Durant seçilmiş olsaydı; Bu performanslarla Thunder, Westbrook'un takımı olarak anılırdı. Bir yıl önce seçildi diye, daha kötü oynamasına rağmen Durant hala ön planda. Böyle de saçma bir algı var işte insanların gözünde.

Ne Olacak Bu Portland'ın Hali?


Takas döneminin sona ermesine yakın, Portland adeta takımı dağıtacak hamlelerde bulundu ve takımın ilk 5'inden 2 oyuncuyu draft hakları karşılığında takasla yolladı. Rebuilding moduna girmiş diye düşünmüştük ve bir düşüş beklemiştik takımdan. Ancak Portland beklenmedik bir şekilde galibiyetler almaya devam etti. O andan itibaren ben koç, GM veya takımın sahibi olsam; takımın kaybetmesi için elimden geleni yapardım. Ne de olsa playoff'lara kalmayı gözden çıkarmış bir takım var ortada, ve playoff potasına yakın her sıra, Portland'ın aleyhine vaziyette.

Niye maçlarını kaybetmeleri gerektiğine gelelim şimdi. Portland, takımın ilk 5'inden Gerald Wallace'ı Nets'in 2012 ilk tur darft hakkı karşılığında takas etti. Yalnız draft hakkı, ilk 3 sıra korumalı durumda. Yani 2012 draft'inde Nets ilk 3 sırada yer alırsa loto sonucunda, Portland maalesef ki draft hakkına sahip olamayacak. 4 ve sonrasındaki sıralarda Portland'ın olacak bu darft hakkı. Öncelikle Portland bu hakkı elde etme peşinde koşmalı. Bunun yolu da Nets'in de altına inmek ve Nets'in draft'te üst sıralarda yer almasını engellemek. Bunu yaparken ayrıca, kendi haklarının da draft'te yukarılarda yer almasını sağlayabilirler. Eğer gereksiz bir şekilde takaslar sonrası 4 maç kazanmamış olsalardı, bu çok daha kolay olacaktı belki de. Yine de Portland'ın şansı var. Kalan 15 maçı kaybetmeleri halinde, Nets'in altına kadar gerileme ihtimalleri çok yüksek. Hem bu sırada belki genç isimlerden biri veya birkaçı gelişme kaydederek, gelecek sezonların kadrosunda önemli bir yer edinme ışığını gösterebilirler. Böylece rebuilding için 1 kişilik de olsa az bir uğraş yapılır.

29 Mart 2012 Perşembe

Hoşbulduk


Blog camiasına yeni bir blog daha kazandırmanın vermiş olduğu gururla tebrikleri kabul ediyorum. Daha önceden bilen bilir, "i know this game!" gibi harika bir blogun da sahibiydim ve şüphesiz çok beğenilmişti. Bu sefer daha kapsamlı, daha detaylı, daha özenli bir iş çıkarmayı umuyorum; tabii bu işler belli olmaz, belki de daha kötü olur. Yine de ben "futbol topu" yerine, sembol olarak "dünya" seçmemle birlikte rengimi belli ettiğimi düşünüyorum. Daha kapsamlı olacağına dair önemli bir donedir bu. Havai fişekler için de teşekkürler bu arada.